Toplumların en derin yaralarından biri, yavaş ve sessiz ilerleyen bir hastalık gibi içimizi kemiren çıkarcılık…
Kimi bunu “uyanıklık” ya da “kurnazlık” diye yüceltmeye çalışsa da, aslında kökünde büyük bir saygısızlık barındırır. Bugün sosyal çevremizde, dostlukların samimiyetle mi yoksa faydayla mı örüldüğünü anlamak giderek zorlaşıyor.
Samimiyet mi, Menfaat mi?
Artık insanlar arasındaki ilişkilerde sık sorulan bir soru var: “Yakınlık gerçek mi, yoksa çıkar mı?”
Bu sorunun cevabı, toplumsal güven duygusunun eriyip gittiğini gösteriyor. Çıkarı bittiğinde ortadan kaybolan dostluklar, sadece bireyleri değil, bütün bir toplumun dokusunu zedeliyor. Çünkü güven, toplumun görünmez çimentosudur; o yıkıldığında geriye yalnızca fayda hesaplarının ördüğü soğuk ortaklıklar kalır.
İnsan Değerinin Ölçüsü
İnsanın değeri, sahip olduğu ilişkilerden çok, ilişki kurma biçiminde gizlidir. Karşılıksız bağ kurabilen, çıkar gözetmeyen insanlar; hayata kök salan gerçek varlıklardır. Çıkarların çakıştığı yerde birliktelik değil, yalnızca ortaklık vardır. Bu nedenle menfaat üzerine kurulan her bağ, ilk fırtınada savrulmaya mahkûmdur.
Zamanın Sessiz Dersi
Zaman, insanın en iyi öğretmenidir. Fakat biz çoğu zaman sınıfta sessizce oturan o öğrenciyiz; el kaldırmadan, sabırla bekleriz. Ne var ki zaman, bütün derslerin notunu çoktan tutmuştur. Bize de şu hakikatleri hatırlatır: Hiçbir acı sonsuz değildir, hiçbir mutluluk ebedi değil. Hayat, bedeli ağır da olsa, yükünü omuzlarımıza bırakır ve bizi olgunlaştırır.
İdealler ve Menfaat
Düşünür Cemil Meriç’in dediği gibi: “İdealler hakikatin ta kendisidir; menfaat ise ideallerin celladı.”
Bu söz, günümüz dünyasında daha da anlam kazanıyor. Çünkü çıkarcılığın arttığı yerde idealler soluyor; hakikatin yerini hesap kitap alıyor. Oysa toplumların ilerlemesini sağlayan güç, ideallerin peşinden gitmektir. Menfaat, yalnızca o ideallerin katilidir.
Gölgedekilere Son Söz
Çıkarcı insanlar, ister istemez toplum gözünde hep birer dilenci gibidir. Samimiyet ise insanı yücelten en asil erdemdir. Başkalarının gölgesinde duranlar, güneşi asla göremezler.
Bu nedenle hem birey hem toplum olarak yeniden şu soruyu kendimize sormalıyız: “Yakınlıklarımızın kaynağı nedir? Samimiyet mi, yoksa geçici menfaat mi?”
Gerçek dostluk, karşılıksız bağ kurabilenlerin omuzlarında yükselir. Gölgedekiler ise gün ışığına çıkamadıkları sürece, kendi karanlıklarının mahkûmu olmaya devam edecektir.