''Her insan, bir dünyadır.'' der İngiliz filozof Herbert Spencer. Ancak, bazı anlar oluyor ki ''her insan bir dünyadır fakat bazıları ise bu dünyanın cehennemidir'' derken bulabiliyoruz kendimizi. Ülke olarak ekonomik zorluklar yaşarken, bazı coğrafyalarda vicdanımızı zedeleyen olaylara tanıklık ederken bir de kendi sınırlarımız içinde yaşadığımız sorunlarla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. İşte bu da öyle anlardan birisi. Maalesef haftaya çok üzücü haberlerle başladık. Gece yarısı İstanbul'un göbeğinde görevi başındaki polis memuru Şeyda Yılmaz'ın şehit edilmesi haberini aldık ve resmen kahrolduk. Bursa'da eğitim uçağı düştü iki pilot hayatını kaybetti, mahvolduk. Zonguldak'tan Erzurum'a üniversite kaydı için giden bir ailenin otomobili sulama kanalına uçtu, anne ve baba olay yerinde hayatını kaybetti kızları ise yaralı olarak kurtarıldı, perişan olduk. İnancımıza göre kadere karşı boynumuz kıldan ince ama bazı felaketler göz göre göre gelirken hiçbir şey yapmamak kader midir? Olayların üzücü olması bir yana, detaylarını öğrendikçe daha da üzülüyor ve sinirleniyoruz.
Yer İstanbul Ümraniye. Gecenin bir vakti. Polis, motosiklet hırsızlığı nedeniyle daha önce yakalanan ancak firar eden Yunus Emre Geçti'nin adresine operasyon düzenliyor. Ekipler şahsı yakaladıkları anda arbede yaşanıyor ve şahıs, yanındaki polisin silahını alarak sağ sola ateş etmeye başlıyor. Bunun üzerine yine orada görevli polis memuru Şeyda Yılmaz, silahını çekip karşılık verse de saldırganın ateşlediği kurşunların hedefi oluyor. Yaşanan olayda 1 polis ve salgırdanın annesi yaralanırken, Şeyda Yılmaz ise maalesef şehit oluyor. Burada dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum. Hırsızlık suçundan yakalanıp firar eden şahıs, tam 26 suç kaydına sahip ve o suçları 19 yıllık yaşamına sığdırabilmeyi nasıl başarmış anlamak mümkün değil!
Yunus Emre Geçti, polis memuru Şeyda Yılmaz'ı şehit eden cani. 19 yaşında ve 26 suç kaydı var. Suçları ise firar ettiği olaydaki gibi motosiklet hırsızlığı falan da değil. Cinsel istismar, yağma, gasp, kasten yaralama, uyuşturucu ticareti, çocuğun cinsel istismarı, mala zarar verme vs. Daha uzayıp gidiyor. Buraya kadar okuduysanız eminim aklınızda tek bir soru vardır; ''Bu kadar suça rağmen nasıl hala dışarıda?'' Ben de soruyorum bu cani, bu suç makinesi bunca suç kaydına rağmen nasıl hala dışarıda gezebiliyor? Hayatının baharında bir polisi şehit eden annesi de dahil olmak üzere 2 kişiyi yaralayan bu şahıs, nasıl oluyorda sokaklarda elini kolunu sallayarak gezebiliyor?
Kanunlar ve yasalar, bizleri korumak için oluşturulmadı mı? Onlar uymayan insanlar da ceza alsınlar diye ortaya çıkarılmadı mı? Düzenin sağlanması, korunması ve vatandaşın güvenliğini sağlayıp geleceğini güvence altına almak için var olan yasalar, dün gece yaşanan acı olayda bu suç makinesini nasıl serbest bıraktı? Vicdanımızı sarsan, kalbimizi kıran ve sinir uçlarımızla oynayan şey de tam olarak budur! 1997 yılında canları istediği ve paraları olmadığı için baklava çalan çocuklara 9'ar yıl hapis cezası veren hukuk sistemi, bu zehir tacirine, bu çocuk istismarcısına, bu hırsıza nasıl oldu da ''Haydi, sen sokakta gezip tehlike saçmaya devam et'' dedi.
İşte, göz göre göre gelen felaket böyle yaşandı. Ortada bir şehit ve ailesi, bir yaralı anne ve bir yaralı polis kalırken, vicdanlarımıza ve adalet kavramına açılmış kocaman bir delik kaldı...