
Bor Sanayi Sitesindeki atölyede yükselen çan sesini dedesinden miras alan Dağhan Demirörs şehirde bu mesleği sürdüren tek kişi olma unvanını da taşıyor. Oldukça meşakkatli bir hazırlanma sürecinden geçen çanlar,önce kesiliyor ardından ocakta ısınıyor ve çekiçle döverek şekil veriliyor.
Dedesinden miras kalan mesleği yaşatmaya çalışan Dağhan Demirörs, zahmet gerektiren bütün bu aşamalarla seri üretimle üretilen çanların sesinden çok daha kaliteli ses alabiliyor. Demirörs göre bir çan seri üretimle aynı kaliteli sese sahip olamıyor. El yapımı çanın sesi çok daha uzak mesafeye gidiyor ve bu özelliği ile sürü yayılırken ya da ürktüğü zaman bir alarm görevi görerek sürüyü tehlikelerden koruyor.
Demirörs, "Dede mesleği olarak bu mesleğin içindeyim. 7-8 yaşlarında başladım. O tarihten bu saate kadar devam ediyoruz. Dedemden babamdan öğrendim Allah sağlık verdiği sürece de devam edeceğim." dedi.
Çanın yapım aşamasını anlatan Demirörs mesleğin zahmetli ve oldukça emek istediğini de sözlerine ekledi.
Demirörs, "Önce kesilecek sonra ocakta yeteri ısıya gelecek, çekiçle dövülecek, dövüldükten sonra ise ne şekil isteniyorsa o şekil verilecek. Şekli verdikten sonra da ayrı ayrı parçadan olduğu için birbirine kavuşturma aşaması var. Ondan sonra kaplamaya giriyor. Her işi bittikten sonra ses ayarına geçiliyor.’’dedi.
Hayvanın yürürken, yayılırken ya da ürktüğü zaman çıkardığı çan sesinin hayvanları tehlikelerden koruyan bir alarm görevi gördüğünü belirten Demirörs ; ‘’ İşte bu yüzden çanın sesi büyük önem taşıyor. El yapımı çanlarda ses daha uzak mesafeye gidiyor ancak seri üretimlerde bu sesi almak mümkün değil. Parasal yönden çok kazancı yok ama zevk aldığında o sesi duyduğunda bir haz alıyorsun önemli olan bizim için bu. O sesi duyduğun zaman haz alman daha güzel paradan daha önemli benim için" diye konuştu.
Çırak yetiştiremiyoruz çünkü çocuk iki üç gün geliyor ondan sonra eli ağrıyor, kolu ağrıyor yarası beresi oluyor bu iş biraz zevkle, istekle olması gerek her şey parasal değil. Yaptığın işten zevk alarak yapılması gereken bir iş el emeği o yüzden pek tercih etmiyorlar. İnternet üzerinden Türkiye'nin her yerine satış yapan Demirörs yurt dışından da talep olduğunu ama tek çalıştığı için taleplere yetişemediğini söyledi.
Haber – Fotoğraf / Sema Tekeli
Çan, genellikle metalden yapılan, içindeki bir dille ya da tokmakla kenar ucuna vurulduğunda çınlayan içi boş bir araç olarak tanımlanıyor. İlk çanlar Tunç Çağında yapılmıştı. Dünya üzerinde çok geniş bir alana yayılmış olan çancılığın genellikle her kültürde iyi belirlenmiş bir yeri vardır. Çanların özel güçler taşıdıklarına örneğin; yağmur yağdırabildiklerine, fırtına bulutlarını dağıttıklarına, muska gibi takılıp hayvanlara ya da taşıtlara takıldıkları, cinleri ürkütüp kaçırdıklarına, büyü yapmaya veya bozmaya yaradıklarına inanılmıştır. Çan ve çancılığın Anadolu’da da tarihi bir geçmişi bulunmaktadır. Anadolu insanı çanı bir iletişim aracı, çancılığı da bir meslek olarak benimsemiştir. Çan, çocukların beşiklerinde uyutma ve eğlendirme aracı, atların eyerleri ve başlıklarında bir süs aracı, koyun ve keçilerin boynunda bir haberleşme aracı olarak Türk Kültürü’nde yer almıştır. Anadolu’da olduğu gibi ilimizde de çancılık uzun yıllardan beri süregelen bir el sanatıdır. Bu sanat ilimiz Bor ilçesinde yaygın olarak yer bulmuştur. Önceleri yılın on iki ayı yapılan çancılık artık yalnız yaz aylarında yapılan bir el sanatı olarak devam etmektedir. Çan yapımında kullanılan aletler; sac makası, çan çekici, dövme taşı, dövme halkası, sava(örs), perçim (çanın kenarlarını birleştirip sağlamlaştırmak için takılan bir çeşit çivi)’ dir. Çanın ana malzemesi sacdır. Bu saclar tabaka halinde alınır. Yapılacak çanın ebadına göre sac makasıyla kalıplar halinde kesilir. 4-5 tanesi üst üste konulur ve yumuşatmak için ateşe verilir. Ocaktan çıkarılıp dövme halkasına konularak çan çekici ile dövülerek şekil verilmeye başlanır. Saclar dövüldükçe kadeh veya tas şeklini alır. Dövme işlemi saclar istenilen şekli alana kadar devam eder. Daha sonra üst üste konulan saclar birbirlerinden ayrılarak işlemler tek tek yapılmaya devam edilir. Bu parçalardan ya iki tanesi birleştirilerek bir çan meydana getirilir ya da şibikli(yekpare) adı verilen tek parçadan oluşan çanlar yapılır. Tek parçadan yapılacak çanın dövülmüş sacı alınır hafifçe ağız kısmı birbirine yaklaştırılır ve iki kenarı yaklaştırılır, örse konulur ve çekiçle dövülerek birleştirilir. Sağlam olması içinde perçim denilen küçük çivi ile birbirine tutturulur. Sonrasında kulpu takılır. Renk ve sesin oluşturulabilmesi için içine bakır tozu atılır dışı da sarı, bakır metali ve cam parçacıklarının içinde bulunduğu kireçli bulamaçla kaplanarak ateşe verilir ve tavlanır. Ocaktan çıkarılan çan soğumaya bırakılır. Soğuduktan sonra çanın ses çıkarmasını sağlayan demirden veya sacdan yapılan dili takılır. Çanlarda sesin iyi olması görünüşten daha önemlidir. En son olarak dili takılan çanın sesinin uygun biçimde olması için çan ustası o sesi bulana kadar çanı örste döver. Çanın sesi ayarlanınca da çan yapımı tamamlanmış olur. İki parçadan yapılan çanlarda ise dövülerek şekil verilmiş iki sac perçinlenerek çan şekli oluşturulur. Diğer bütün işlemler aynı şekilde yapılarak bu çanın yapımı da tamamlanır.
Kaynak
ÇANCILIK (ktb.gov.tr)